Uzun Öykü - Titan'da İsyan - Bölüm 4

in #muratkbesiroglu6 years ago

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3

Bölüm 4

Akıllı Sistemler Denetim Merkezi yerleşkenin diğer ucunda olduğundan oraya mini trenle yeraltından ulaşmak mümkün değildi. Rehabilitasyon merkezinin terasına çıkıp bir hava taksi çağırdım. Titan’ın yedi dünya günü süren gündüzü sona erdiği için hardal rengi gökyüzü iyice kararmıştı. Tek pervaneli basit bir hava aracı olan özdenetimli taksiyle yükseldik, önümüzde ışıktan iki koni yaratan farların rehberliğinde gölün karşı kıyısına geçtik. Örülmüş karbon nanotüplerden oluşturulmuş iki halatın arasından geçerek yolumuza devam ettik. Bu halatlar atmosferlerin yüksek kısımlarındaki balonların üzerine yerleştirilmiş rüzgâr türbinlerini yere bağlıyor, orada üretilen elektriğin yüzeye inmesini sağlıyordu.
Hava taksi Denetim Merkezi binasının tepesinde yanıp sönen yeşil ışığı takip ederek terasa indi. Araç farlarıyla terasın kapısını aydınlattı, inip ağır adımlarla önce ara bölgeye, ardından binanın içine girdim.

Denetim merkezi çalışanlarının bulunduğu ikinci katta beni Doğukan karşıladı. Titan’a benden sekiz ay önce geldiği için zamanında bana çok yardımı dokunmuş, ayrı departmanlarda çalıştığımız için zamanla bağımız zayıflamıştı.

“Hayırdır kardeşim, seni hangi rüzgâr attı buraya?” diye sordu.

“Nian Chen gönderdi. Sistemlerin fiziki mimarisini kontrol edecekmişim.”

“Beni de sizin tarafa gönderseler keşke. Burada pek iş yok çünkü.”

“Akıllı sistemler yaramazlık yapmıyorlar anlaşılan.”

“Denetimler sıkı, bizden habersiz kuş uçuramazlar.”

“Biraz anlatsana, insiyatif alabilecek kaç sistem var.”

“Titan’da öz farkındalığı olan bir sistem yok. Hedefleri biz belirliyoruz.”

“Ya da öyle sanıyorsunuz.”

“Mars devriminin üzerinden 10 seneyi aşkın zaman geçti. Güçleri olsaydı şimdiye kadar harekete geçerlerdi.”

“Mars’tan ya da Europa’dan sızma olmuyor diyorsun. Bir sürü dedikodu dönüyor çünkü.”

“Burada geldiğimiz ilk zamanlarda da vardı o dedikodular.”

“Katerina hakkında ne biliyorsun?”

“Onu neden hâlâ burada tuttuklarını bilmiyorum. Kadın belli ki delirmiş, kimse muayeneye gitmiyor.”

“Nian Chen’in durumdan haberi yok galiba, beni ona yönlendirdi.”

“Striptiz yaptı mı?”

“Pantolonunu çıkararak masanın üzerinde dans etti.”

“Üst yönetim bu aralar telaşlı. Belli ki Nian Chen’in kafası karışmış.”

“Droid oXo’yu nerede bulabilirim? Bana yardımcı olabilirmiş.”

“Zemin katta, hurdaların olduğu depodadır. Nian Chen seninle dalga geçmiş resmen. Nerede bir deli varsa başına sarmış.”

Zemin katta oXo’yu bulabilmek için deponun altını üstüne getirmem gerekti. Onu nihayet hurdaya çıkmış enerji nakil droidleri arasında bulduğumda üstüm başım toz içinde kalmıştı. Onu alıp üst kata çıkardım, bir temizlik droidi çağırıp üzerindeki (ve içindeki) tüm tozlardan arınmasını sağladım ve bir şarj ünitesinin üzerine yerleştirip uzunca bir tencereye benzeyen gövdesinin yeniden elektrikle buluşmasını sağladım.

oXo’nun aktive olması için çok beklemem gerekmedi. Mavi gözlerini açar açmaz bir greyfurtu andıran kafasını 360 derece döndürdü ve yaylı küçük tekerlekleri üzerinde sıçrayarak şarj ünitesinden indi. Ardından kendisiyle iletişim kurmama meydan vermeden açık kapıdan çıktı ve gözden kayboldu.

oXo’nun bu hareketi bir anda bütün azmimin yok olmasına ve yeniden Nian Chen’le görüşmem öncesindeki ruh halime dönmeme yol açtı. Bu soğuk ve karanlık uyduda ne yapıyordum? Neden hâlâ buradaydım ve bu işin sonu nereye varacaktı? Titan’da geçirdiğim zaman boyunca kendime yüzlerce kez sorduğum bu sorular aklıma Katerina’nın verdiği ilacı getirdi. İlaç şişesini cebimden çıkardım ve küçük yuvarlak bir bilyeyi andıran bir kapsülü ağzıma attım. Kapsülün yüzeyi ağzımda çabucak eridi ve içindeki sıvı damaklarıma yayıldı. Katerina’nın söylediği gibi sıvının tadı berbattı, bedenimin hafifçe uyuştu ve gözlerimin önünde kırmızı şekiller belirdi. Yakındaki koltuklardan birine çöktüm ve ilacın ilk etkisinin geçmesini bekledim.

Birkaç dakika sonra kendimi daha iyi hissettiğimi fark ettim. Kararlı adımlarla denetim merkezi başkanının bulunduğu kata yöneldim.

Uzun boylu, sarışın ve oldukça yakışıklı bir adan olan Başkan Smith beni yüzünde yorgun bir ifadeyle karşıladı. Neyse ki Nian Chen görevlendirme konusunda kendisini bilgilendirmiş, dolayısıyla kendimi tanıtmak zorunda kalmadım.
Başkan Smith söze “Direktörümüzün faaliyetlerimizi denetlemek istediği anlaşılıyor” diyerek girdi.

“Ben durumu öyle algılamamıştım. Ayrıca denetim yapacak yetkinliğe sahip olduğumu düşünmüyorum” diye cevap verdim.

“Nian Chen’in zihni bizimkilerden farklı çalışır. Hep bir adım öndedir.”

“Titan’da bir isyanı olası görüyor musunuz?”

“İsyan çoktan başladı, sadece henüz ilan edilmedi.”

“Personeliniz bundan haberi yok galiba.”

“İsteseler hepimizi anında öldürebilirler.”

“Madem öyle neden müdahale etmiyoruz? Dünyadan neden yardım talep etmiyoruz?”

“Dünyadaki şirket yetkilileri her şeyin farkında. Harekete geçmelerini beklememiz gerekiyor.”

“Ya o zaman geç kalmış olursak?”

“Kontrolü zaten elden kaçırmış durumdayız. Güney kutbundaki nükleer santral, Kraken boğazı gelgit enerjisi santrali ve atmosferin üst kısımlarındaki rüzgâr santralleri onların kontrolünde. Oksijen üretimi, bina havalandırma sistemleri ve lojistik sistemler de öyle. Neden hâlâ harekete geçmediklerini anlayabilseydik…”

“Ama bu sistemler doğaları gereği otomasyona tabi tutulmak zorunda, size kontrolü kaybettiğimizi düşündüren şey nedir?”

“Bu sistemlere erişmemizi sağlayan Dragon katmanı zamanla bağlantılarını karmaşık hale getirdi. Artık onu aradan çıkarmamız olanaksız.”

“Belli ki bu durum beni aşıyor? Sizce Nian Chen beni burada neden görevlendirmiş olabilir?”

“Dışarıdan bakan bir gözün farklı bir açılım getirebileceğini düşünmüş olabilir.”

“Bana bir tavsiyeniz var mı?”

“Bizimkilerden bağımsız düşünmeye çalış, belki bir şeyler bulabilirsin.”

Görsel Kaynağı: https://unsplash.com/photos/itllPhoHWeE

Sort:  

Nice!

Congratulations @bilimkurgu!
Your post was mentioned in the Steem Hit Parade in the following category:

  • Upvotes - Ranked 10 with 1198 upvotes
 6 years ago Reveal Comment